17 Temmuz 2013 Çarşamba

MUS'AB BİN UMEYR


Mus'ab bin Umeyr

Mus'ab bin Umeyr ( d. 585, ö. 625), İslam peygamberi Muhammed'in arkadaşlarındandır. Mekke'nin en zengin ailelerinden birine mensuptu. Muhammed ondan şu sözlerle bahseder: Mekke'de Mus'ab bin Umeyr'den daha güzel giyinen, daha yakışıklı ve nimetler içinde yüzen başka bir genç görmedim.Muhammed'in insanları İslam'a davet ettiğini duyan Mus'ab bin Umeyr, İbn Erkam'ın evine gelerek İslam'ı kabul eder. Müslüman olduğunu duyan akrabaları onu hapseder. Müslümanların Habeşistan'a hicret edeceğini duyan Mus'ab, kaçarak hicret kervanına katılar ve Habeşistan'a gider.Bir süre sonra Habeşistan'dan döndü. Medineliler'den bir grup İslam'ı kabul etti ve Muhammed'den kendilerine İslam'ı anlatacak öğreticiler talep etti. Bu görev Mus'ab bin Umeyr'e verildi. Medine'ye ilk hicret eden sahabi Mus'ab bin Umeyr'dir. Kendisine verilen bu görev dolayısıyla Mus'ab, İslam'da ilk öğretmen olarak kabul edilir. Medine'de ilk cuma namazıkıldıranın da o olduğu rivayet edilir. Mus'ab bin Umeyr Bedir ve Uhud savaşlarına katıldı. Her ikisinde de İslam ordusunun bayraktarlığını yaptı. Uhud savaşında şehit oldu. Şehid edilişi şu şekilde nakledilir:Mekke müşriklerinden İbn-i Kâmia adında biri Muhammed'de saldırırken, Mus'ab bin Umeyr onun karşısına çıktı. Bu müşrik, bir kılıç darbesiyle Mus'ab bin Umeyr'in sağ kolunu kesti. Mus'ab bunun üzerine sancağı derhal sol eline aldı. İkinci bir darbe ile sol kolu da kesilince, sancağı kesik kollarıyla tutup göğsüne bastırdı. Bu haliyle kendini Muhammed'e siper yapan Mus'ab bin Umeyr'in üzerine hücum eden İbn-i Kâmia, vücûduna bir mızrak sabladı Musab bin Umeyr mızrağı çıkarıp yerine sancağı taktı, daha sonra yere yıkıldı şehit oldu.Defni sırasında onu kefenleyecek örtü bulunamadı. Sahabelerden Habbab, bu olayı şu şekilde rivayet eder:
Biz Muhammed'le birlikte Medine'ye yalnız Allah rızası için hicret ettik. Artık mükâfatını Allah'tan bekleriz. Arkadaşlarımız arasında bu nimetlerden tatmadan âhirete gidenler vardır ki Mus'ab bin Umeyr bunlardan biridir. O Uhud günü şehid olmuştu da kendisini saracak bir kefen dahi bulamamıştık. Yalnız şehidin bir kaftanını bulmuş ve bu aziz şehidi ona sarmaya çalışmıştık. Ancak başını örterken ayakları açılıyor, ayaklarını kapatırken de başı açığa çıkıyordu. Bu yoksulluk karşısında Muhammed bize şehidin başını örtmemizi ve ayaklarının üstüne de izhîr denilen kokulu ottan koymamızı emretti.(Buhari, Cenaiz 27)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder