20 Temmuz 2013 Cumartesi

MİRAÇ KANDİLİ


Miraç Kandili

Miraç, yükseğe çıkma anlamındaki söz.Arapça uruc sözcüğünden türetilmiş olup merdiven anlamına gelmektedir.İslam inancında, Muhammed'in göğe yükselişini ifade etmek üzere kullanılan bir terim hâline gelmiştir."Yolculuk yapmak" anlamındaki fiilin türevi olan ve "gece yolculuğu" anlamında kullanılan İsra, dini terminolojide Muhammed’in geceleyin Mekke’deki Mescid-i Haram’dan Burak adı verilen at üzerinde Kudüs’teki Mescid-i Aksa’ya götürülmesini, miraç ise göğe yükselmesini ifade eder. İslam bilginleri arasında Kur'anda ifade edilen Mescid'i Aksa'nın neresi olduğu konusunda tartışmalar bulunmaktadır. Bugün Mescid'i Aksa olarak bilinen Kudüsteki tapınağın isminin o dönemde farklı olduğu, ayetlerde ifade edilen Mescid-i Aksa'nın Mekkeye bir gecelik yürüme mesafesi olan Cirane vadisinde bulunan mescid olduğu üzerinde durulan konulardandır.Kuran'da miracı anlattığına inanılan ayetler necm suresinde geçer; "Muhakkak ki o, O'nu bir başka inişte daha gördü. Sidretü’l Müntehâ’nın yanında. O'nun yanında da Me’va cenneti. O zaman Sidre’yi kaplayan kaplamıştı. Göz şaşmadı ve aşmadı. Andolsun, o, Rabbinin en büyük alametlerinden bir kısmını gördü.(Necm suresi: 13-18)
Bununla birlikte surenin baştan itibaren ele alınması ifadelerin Muhammed'in göğe yükselmesi ile bağlantılı anlatımlar olarak algılanmasını güçleştirmektedir.Sidretül münteha 7. kat gökte olduğuna inanılan, mitolojik anlatımlarla süslenmiş bir ağaçtır. "Sidretül münteha" Arapça bir izafet terkibi olup “son sedir” veya "tenhadaki sedir" anlamına gelir.Miraçta Muhammed’in eriştiği son durak Sidretül Münteha (Necm Suresi:14-16) olarak geçer. İnanca göre bundan sonraki âleme geçebilmek yeryüzündeki varlıklar için mümkün değildir.[6] ArşKürsiLevh-i mahfuz gibi Sidretül münteha da anlamları bilinmekle beraber islamda tanrının münezzeh (dinlerde sıklıkla rastlanan antropomorfizm gibi yaratılanlara benzememe, aşkınlık) sıfatıyla bağdaştırılmak amacıyla mahiyetinin bilinmediği ifade edilen nesnelerdir. Arapçada Arş koltuk, kürsi sandalye, levh-i mahfuz ise korunmuş levha anlamlarına gelir. Dini terminolojide Levhi-mahfuz üzerine kaza ve kaderin yazıldığı mahiyeti bilinmeyen korunmuş bir levhadır. Tanrının eşyaları olarak nitelendirilebilecek olan bu nesnelerin tasavvuf ehline göre bir vücudu, şekil ve renkleri yoktur.Kur'anda birkaç yerde geçen Sedirin nasıl bir ağaç olduğu konusu, dini terimlere mistik-mitolojik zengin anlamlar yükleme eğilimindeki dini kesimlerce abartılı rivayetlerle de desteklenen anlatımlara konu olmuştur. Mütercim Âsım Kamus adlı eserinde sidreyi meyveli bir ağaç olarak "Sidre, Arabistan kirazı denilen bir ağaca verilen isimdir. Trabzon hurması bu ağacın cinsindendir, gölgesi gayet koyu ve latifdir" şeklinde tanımlar.Bazı araştırmacılara göre Sidre'nin meyveli bir ağaç olarak tarif edilmesi kelimenin kullanım şekli ve Kur'ani kullanım ile uyumsuz bir yaklaşımdır. Bu sebeple Sidre en yaygın ve bilinen çamgillerden sedir ağacı olarak tercüme edilmelidir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder