9 Temmuz 2013 Salı

HZ.HASAN


Hasan bin Ali

Hasan bin Ali bin Ebu Talib ya da Hasan el-Müctebâ,‎ (d. 624 – ö. 669) Ali bin Ebu Talib ve Fatıma Zehra’nın büyük oğulları ve Muhammed'in ilk torunudur. Şiâ çoğunlukla onu imâmlarının ikincisi kabul eder, çok küçük bir fırkaya göre ise ikinci imam Hüseyin bin Ali’dir. Bununla birlikte gerek Sünni gerekse Şiî ve Alevî İslam anlayışında çok önemli bir yeri vardır; onun, peygamberin Ehli beyt’inden olduğu konusunda herkes hem fikirdir. Babası ile otuz yedi yıl, dedesi ile ise sekiz yıl birlikte bulunmuştur.Hasan hicret’ten üç yıl sonra, miladi 624’de doğmuştur. Babası Ali, Mekke’den Medine’ye göç edişte, Muhammed’in yatağına yatıp kendi canını hiçe sayan, Muhammed’e bırakılan emanetleri sahiplerine ulaştıran kişidir, aynı zamanda Muhammed’in (Amcası Ebu Talip'in oğlu) kuzeni ve damadıdır, annesi Fatıma ise Muhammed’in soyu devam ettiren tek evladıdır.Hasan, Muhammed’in ilk torunudur ve onun ismini dedesi koymuştur. Hasan, Arapça’da güzel, yakışıklı manalarına gelmektedir.Ali, Kûfe’de öldürüldükten sonra; Ali’nin taraftarları Hasan’a bağlılık yemini (biat) ettiler. Bu yemini, Ali ile halifelik için çatışan ve savaşan Muaviyekendi otoritesine bir tehdit olarak algıladı. Derhal Suriye, Filistin ve Lübnan’daki ordu komutanlarına savaş hazırlıklarına başlamaları için talimat verdi, diğer yandan da Hasan ile anlaşmayı denedi. Hasan’a halifelik iddiasından vazgeçmesini bildiren bir mektup gönderdi ve eğer vazgeçmezse, istemediği sonuçların doğacağını ve Müslümanların öleceğini bildirdi. Aslında Muaviye için en iyisi Hasan’ın halifelik hakkından vazgeçmesi olacaktı. Çünkü Muaviye orduları Hasan’ı savaş meydanında öldürüp tüm güç Muaviye’nin elinde toplansa bile, Muaviye’nin halife olabilirliği tartışılmaya devam edecekti. Kurnaz bir politikacı olan ve halka hoş gözükmeye çalışan Muaviye için bu hiç de istenilen bir durum değildi.Hasan vazgeçmedi ve anlaşma sağlanamadı. Kimi kaynaklara göre altmış bin olduğu iddia edilen Muaviye'nin ordusu Hasan’la savaşmak için yürüyüşe geçti. Diğer yandan Hasan da kırk bin kişilik ordusunu kurmuş ve savaşa hazırdı, iki ordu Sabat yakınlarında karşılaştılar.Hasan savaş başlamadan önce Muaviye askerlerine konuşma yaparak onlara yanlış yönde olduklarını ve Muaviye’yi haksız görüyorlarsa onun tarafında bulunmamaları gerektiğiniKur'an ve hadislerden örneklerle anlattı. Hasan’ın teslim olacağını sanan bir kısım birlikler, Hasan’a asi oldular ve ona saldırdılar. Hasan yaralandıysa da, yakın korumları bu saldırıyı püskürtmeyi başardı. Ayrıca Hasan’ın ordu komutanlarından Ubeydullah, Muaviye'nin tarafına geçti.Muaviye hilafetinin onuncu yılında, Hasan’ın varlığından iyice rahatsız olmuş ve Hasan’ı öldürme fikirlerine kapılmıştır, diğer yandan da hilafeti oğlu Yezid’e bırakmanın yollarını armaktadır ve gizliden oğlu için biat almaya başlamıştır. İslam tarihinde Makyavel’in bir karşılığı varsa o da Muaviye’dir ki, Muaviye bir yandan da, Hasan’ın karısı olan Eş’as bin Kays kızı Cude’ye, kocasını zehirlediği takdirde onu yakında halife olacak oğlu Yezid’le evlendireceğini söylemiş ve bu haberle birlikte yüz bin dirhem göndermiştir. Cude, babası Eşas’ın da kendisini yönlendirmesiyle, Hasan’ı zehirlemiştir. Hasan bu zehirlemenin karşısında kırk gün ağır bir şekilde hasta yattı. Hasan, hicretten elli yıl sonra sefer ayı’nda, kendisine verilen kuvvetli zehir karşısında ciğerleri parçalanmış ve şehit olmuştur.Şiâ’nın ikinci imamı olan ve İmameti on yıl süren Hasan, Sünnilerin 5. halifesi, kardeşi ve vasisi Hüseyin tarafından gusül verilip, kefenlenmiş ve isteği üzerine dedesi Muhammed’in yanına gömülmek üzere cenazesi yola çıkarılmıştır. Bunu haber alan 1. halife Ebu bekirin kızı ve Muhammed saa karısı Ayşe bunu engellemiş ve Muaviye tarafından atanmış Medine yöneticileri askerleriyle, cenazeyi oklayarak, Hasan’ın dedesi yanına gömülmesine izin vermemişlerdir. Taraftarları ve kardeşi Hüseyin, Hasan’ı Bâki Mezarlığı’na defnetmişlerdir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder